Bizim Taka
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


<<< Eğlenceli Paylaşımın Merkezi >>>
 
AnasayfaTakam61Latest imagesKayıt OlGiriş yap

 

Osmanlı hikayeleri

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Yazar Mesaj
[ EskiModelSerseri ]
Administratör Administratör
EskiModelSerseri

Erkek
Yaş : 36 Kayıt tarihi : 12/08/08 Mesaj Sayısı : 445 Nerden : Köprü Altından
Osmanlı hikayeleri Vide
MesajKonu: Osmanlı hikayeleri   Osmanlı hikayeleri I_icon_minitimePaz Ekim 19, 2008 1:11 pm

1-Sultan Murad Han o gün bir hostur. Telaseli görünür. Sanki bir seyler söylemek ister sonra vazgeçer.Neseli deseniz degil, üzüntülü deseniz hiç degil. Veziriazam Siyavus Pasa sorar: -Hayrola efendim, caninizi sıkan bir sey mi var? -Aksam garip bir rüya gördüm. -Hayırdır insallah?.. -Hayır mı ser mi ögrenecegiz. -Nasil yani? -Hazirlan, disari çikiyoruz. Ve iki molla kılıginda çikarlar yola. Görünen o ki, padisah hâlâ gördügü rüyanin tesirindedir ve gidecegi yeri iyi bilir. Seri, kararli adimlarla Beyazit'a çikar, döner Vefa'ya, Zeyrek'ten asagilara sallanir. Unkapani civarinda soluklanir. Etrafina daha bir dikkatle bakinir. Iste tam o sirada yerde yatan bir ceset gözlerine batar, sorarlar; -Kimdir bu? Ahali: -Aman hocam hiç bulasma, derler.Ayyasin meyhusun biri iste!.. -Nerden biliyorsunuz? -Müsaade et de bilelim yani. Kirk yillik komsumuz... Bir baskasi lafa girer; -Biliyor musunuz, der. Aslinda iyi sanatkârdir.Azaplar çarsisi'nda çalisir. Nalinin hasini yapar...Ancak kazandiklarini içkiye, fuhusa harcar.Hem ªise ªise sarap tasir evine, hem de nerde namli mimli kadin varsa takar pesine.. Hele yaslinin biri çok öfkelidir. -Isterseniz komsulara sorun, der. Sorun bakalim onu bir cemaatte gören olmus mu?..Hasili, mahalleli döner ardini gider. Bizim tedbili kiyafet mollalar kalirlar mi ortada!.. Tam vezir de toparlaniyordur ki, padisah keser yolunu : -Nereye? -Bilmem, bu adamdan uzak durmayi yeglersiniz sanirim. -Millet bu, çeker gider. Kimseye bir sey diyemem... Ama biz gidemeyiz,söyle veya böyle tebamizdir. Defini tamamlamak gerek. -Iyi ya, saraydan birkaç hoca yollar, kurtuluruz vebalden. -Olmaz, rüyadaki hikmeti çözemedik daha. -Peki ne yapmami emir buyurursunuz? -Mollaliga devam... Naasi kaldirmaliyiz en azindan. -Aman efendim, nasil kaldiririz? -Basbayagi kaldiririz iste. -Yapmayin, etmeyin sultanim, bunun yikanmasi, paklanmasi var. Tekfini,telkini... -Merak etme ben beceririm. Ama önce bir gasilhane bulmaliyiz. -Surada bir mahalle mescidi var ama... -Olmaz, vefat eden sen olsaydin nereden kalkmak isterdin? -Ne bileyim, Ayasofya'dan, Süleymaniye'den, en azindan Fatih Camii'nden... -Ayasofya ile Süleymaniye'de devlet erkani çoktur. Taninmak istemem. Ama Fatih Camii'ni iyi dedin. Hadi yüklenelim... Ve gelirler camiye. Vezir saga sola kosturur, kefen tabut bulur. Padisah bakir kazanlari vurur ocaga... Usulü erkaninca bir güzel yikarlar ki, naas; ayan beyan güzellesir sanki. Bir nurdur, aydinlanir alninda. Yüzü sâkilere benzemez. Hem manâli bir tebessüm okunur dudaklarinda. Padisahin kani isinmistir bu adama, vezirin de keza... Meçhul nalinciyi kefenler, tabutlar, musalla tasina yatirirlar. Ama namaz vaktine bir hayli vardir daha...Bir ara vezir sikintili sikintili yaklasir. -Sultanim, der. Yanlis yapiyoruz galiba... -Nasil yani?.. -Heyecana kapildik, sorup sorusturmadan buraya getirdik cenazeyi. Kim bilir belki hanimi vardir, belki yetimleri?.. -Dogru, öyle ya, neyse... Sen basini bekle, ben mahalleyi dolanip geleyim.Vezir, cüzüne, tesbihine döner, padisah garip maceranin basladigi noktaya kosar.Nitekim sorar sorusturur. Nalincinin evini bulur. Kapiyi yasli bir kadin açar.Hadiseyi metanetle dinler. Sanki bu vefati bekler gibidir. -Hakkini helal et evladim, der. Belli ki çok yorulmussun. Sonra esige çöker, ellerini yumruk yapar, sakaklarina dayar... Aglar mi? Hayir. Ama gözleri kisilir, hatiralara dalar belki. Neden sonra silkinip çikar hayal dünyasindan... -Biliyor musun oglum? Diye dertli dertli söylenir... Bizim efendi bir âlemdi, vesselam... Aksamlara kadar nalin yapar... Ama birinin elinde sarap sisesi görmesin; elindekini avucundakini verir satin alirdi. Sonra getirip dökerdi helaya!.. -Niye? -Ümmeti Muhammed içmesin diye... -Hayret... -Sonra, malum kadinlarin ücretlerini öder eve getirirdi. Ben sizin zamaninizi satin aldim mi? Aldim, derdi. Öyleyse simdi dinlemeniz gerek... O çeker gider, ben menkîbeler anlatirdim onlara... Mizrakli ilmihal. Hücceti islam okurdum... -Bak sen! Millet ne saniyor halbuki... -Milletin ne sandigi umrunda degildi. Hos, o hep uzak mescidlere giderdi. Öyle bir imamin arkasinda durmali ki, derdi. Tekbir alirken Kabe'yi görmeli... -Öyle imam kaç tane kaldi simdi? -iste bu yüzden Nisanci'ya, Sofular'a uzanirdi ya... Hatta bir gün; Bakasin efendi, dedim. Sen böyle böyle yapiyorsun ama komsular kötü belleyecek. Inan cenazen kalacak ortada...Dogru, öyle ya? Kimseye zahmetim olmasin deyip, mezarini kendi kazdi bahçeye. Ama ben üsteledim. is mezarla bitiyor mu, dedim. Seni kim yikasin, kim kaldirsin? -Peki o ne dedi? -Önce uzun uzun güldü, sonra; -Allah büyüktür hatun, dedi. Hem padisahin isi ne?
------------------------------------------------

2-Kanuni Sultan Süleyman Han, haçlı saldırılarına son vermek için ordusuyla sefere çıkmıştı. Ordu, ağır ağır ilerliyordu. Yol dar olduğundan, ordu mecburen bağların içinden geçiyordu. Hava çok sıcak olduğundan asker susuzluktan kıvranıyordu.
Çok güzel üzümleri bulunan, bir bağdan geçerken, askerin biri dayanamayıp, bağdan bir salkım üzüm kopararak biraz olsun susuzluğunu giderdi. Sonra da, asma ağacına, yediği üzümün çok üzerinde bir para bağlayarak, yoluna devam etti.

Çok geçmeden mola verildi. Asker, kan ter içinde bir köylünün koşarak geldiğini gördü. Hıristiyan köylü ısrarla Padişah ile görüşmek istiyordu. Köylüyü Kanuni’nin huzuruna götürdüler. Kanuni sordu:
- Nedir bu hâlin, kan ter içinde kalmışsın, yoksa askerler sana zarar mı verdi?
- Ben şikayet için değil memnuniyetimi bildirmek için geldim. Böyle bir askeri, böyle bir komutanı tebrik etmemek insafsızlık olur.

- Askerlerim sizi memnun edecek ne yapmışlar?
- Askerleriniz bağdan geçtikten sonra, asmanın dalında bağlı bir kese gördüm. İçini açtığımda para vardı. Dikkatli baktığımda, bir salkım üzümün koparıldığını gördüm. Anladım ki koparılan üzümün parası olarak bırakılmış. Sizde böyle güzel ahlaklı asker olduğu müddetçe sırtınız yere gelmez.

Kanuni, derhal o askerin bulunmasını emretti. Hıristiyan köylü, bu askere ne gibi mükafat verecek diye merakla beklemeye başladı. Nihayet asker bulunup, Padişahın huzuruna getirildi. Kanuni, (Niçin izinsiz iş yaparsın? Parası verilmiş olsa bile, sahibinden habersiz mal almanın caiz olmadığını bilmiyor musun?) diye askeri azarladı. Sonra da, (Bu asker derhal ordudan uzaklaştırılsın) diye emir verdi.

Hıristiyan köylü heyecanla Kanuni’ye sordu:
- Ben bu askerin mükafatlandırılması için gelmiştim, siz onu niye cezalandırdınız?
- Kursağında, haram lokma bulunan bir askerle zafer kazanılmaz. Bunun için ordudan attım. Eğer aldığı üzümün parasını bırakmamış olsaydı, zalimlerden olurdu. İşte o zaman kellesini bile zor kurtarırdı...

Aynı ordu, Belgrat yakınlarında, yine mola vermişti. Askerler, susuzluklarını gidermek, abdest almak için çeşme arıyorlardı. Bir manastırın yakınında çeşme bulup, ihtiyaçlarını giderirken, rahip, birkaç rahibeyi iyice süsleyip, çeşmenin başına gönderdi. Kadınların geldiğini gören askerler, hemen çeşmenin başından çekilip, sırtlarını döndüler, süslü kadınlara yan gözle bile bakmadılar.

Bu durumu uzaktan ibretle seyreden rahip, hemen Haçlı kumandanına şunları yazdı: “Siz bu ordu ile nasıl başa çıkabilirsiniz? Bunlar kadına-kıza, mala-mülke önem vermiyorlar. Bütün mal ve mülklerini feda ederek, Allah yolunda savaşıyorlar. Herkese karşı iyi davranıp, kimseye zulmetmiyorlar. Siz onlardaki bu özellikleri ortadan kaldırmadan, onlarla savaşırsanız, canlarınızdan ve mallarınızdan mahrum kalacağınız açıktır. Kendinizi ölüme atmayınız!”

--------------------------------------------


3-
Mısır seferine giderken Gebze’de mola verilir ve askerler çadır kurarlar. Etraf bağlık ve bahçeliktir. Yavuz’u korkuyla karışık bir korku alır. Derhal Yeniçeri Ağasını çağırır ve emreder; “Ağa bütün askerlerin heybesini yokla, heybesinden meyve çıkan askeri bize getir.” der.
Yeniçeri Ağası aratır fakat bir şey bulamaz. Yavuz ellerini açarak “Allah’ım şükürler olsun. Bana


haram yemeyen bir ordu nasip ettin. Eğer askerlerimin içinden birisi sahibinden izinsiz bir tek elma yeseydi ve ben bunu haber alsaydım bu seferden vazgeçerdim. Çünkü haram yiyen orduyla beldeler feth edilmez”

-------------------------------------------


4-Alman İmparatoru Şarklen'in Türkiye'deki elçisi tarafından "Dünyanın en güçlü ordusu" olarak tanımlanan Türk Ordusu, Birinci Viyana kuşatmasından önce Budapeşte önüne gelmiş, şehri kuşatmıştı.

Etrafta dolaşan şüpheli birini yakalayan askerler onu doğruca Başvezir İbrahim Paşa'nın huzuruna çıkardılar.

İbrahim Paşa ile o adam arasında şöyle bir konuşma geçti:

"- Sen kimsin?"

"- Kral Ferdinand'ın subayyım efendimiz!"

"- Demek casusluk niyetiyle geldin... Peki, ne öğrenmek istersin?"

"- Görevim, ordunuz hakkında bilgi toplamaktı!"

"- Anlaşıldı... Şimdi var, istediğin bilgileri topla!.."

İbrahim Paşa, sonra da ilgililere dönüp emir verdi:

"- Bu casusa istediği herşey gösterilsin, sorduğu herşeye doğru cevap verilsin!"

Söylenenler yapıldı ve Alman subayı adeta misafir olarak ağırlandı.

Osmanlı ordugâhını baştan başa dolaşan casus subay gördükleri karşısında hayretini gizleyemiyordu. İşi bittikten sonra tekrar huzura çıkarılınca İbrahim Paşa'ya da durumu anlattı. İbrahim Paşa gülerek elini uzattı ve onu yolcu etti:

"- Haydi git, gördüklerini kralına anlat!.."

Osmanlıların kendi güçlerinden ne kadar emin olduklarını gösteren güzel bir örnek, değil mi?

Öyle bir örnek ki, dünyada eşi ve benzeri ne görüldü, ne de görülecek!

İşte büyük ordu, işte büyük devlet ve işte büyük devlet adamları!..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://takam-61.yetkin-forum.com

Osmanlı hikayeleri

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bizim Taka :: Takam61-- Edebiyat :: Hikayeler -
-=] [Hamsi Toplist][=-
Blogcu Toplist | Siteni Ekle


Powered by PhpBB2® Version 3.7.0
Copyrıght © 2008 - 2009, Yetkin Forum Ltd.
[ TaKaM61 ] | wWw.Takam-61.TeamGoo.Net
Designed EskiModelSerseri ®


Forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar